Laikliği Kim Getirdi? Eğlenceli Bir Yolculuk!
Hadi bir parantez açalım: Eğer “Laiklik” denildiğinde aklınıza bir anda bıyıklı amcalar, kalın kitaplar ve derin felsefi tartışmalar geldiyse, endişelenmeyin! Bugün bu tarihi konuyu biraz daha hafif ve eğlenceli bir şekilde ele alacağız. Hem de erkeklerin “Hadi bakalım, çözüm odaklı düşünelim!” yaklaşımıyla, kadınların ise “Öncelikle duygularımı anlamalısınız!” minvalindeki empatik tavırlarını harmanlayarak. Çünkü laiklik, hem strateji hem de ilişki odaklı bir konu! Hazır olun, biraz tarih, biraz mizah ve bolca yorum yapma fırsatı geliyor!
Laiklik Nedir, Ne Değildir?
Öncelikle, laikliği çok derinlemesine incelemeyeceğiz, merak etmeyin! Laiklik, devletin din işlerinden bağımsız olmasıdır. Ama hemen söyleyelim, bu demek değildir ki “din yasaklanmıştır” ya da “hiçbir şekilde dini öğretilere yer yoktur!” Laiklik, bir anlamda, dinin devlete karışmaması ve devletin de dine müdahale etmemesidir. “Bir dakika, dini inançlarım ne olacak?” diyenler olabilir. Tabii ki, dinini yaşamak herkesin kişisel meselesi. Fakat devlet, herkesin inancına eşit mesafede duracak ve kimseye “Bu sizin için doğru olan şey” demeyecek.
Peki, laikliği kim getirdi? Bu soruyu soranlar aslında çok doğru bir noktaya parmak basıyor. Çünkü bu, “Evlat, aslında her şey bir karar meselesi” gibi bir strateji ve empati dengesi gerektiren bir konu!
Laikliği Getiren Adam Kimdi?
Bu sorunun cevabı, bazılarına göre modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’tür. Evet, bildiğiniz o kafa karıştırıcı asker, devrimci, reformcu, ama bir yandan da şapkasıyla ünlü Atatürk. Kadınlar “Ya bir dakika, o şapka olmasa da olurdu aslında…” diyebilirler, ama o da bir başka yazının konusu.
Atatürk, Cumhuriyetin kurulmasından sonra, devletin dinle olan ilişkisini yeniden şekillendirdi. Hangi dinin doğru olduğunu veya yanlış olduğunu sorgulamak değil, devletin her bireye eşit mesafede durmasını sağlamaktı amacı. Erkeklerin çözüm odaklı bakış açısıyla düşündüğümüzde, Atatürk’ün laiklik kararı bir stratejik hamleydi. Neden? Çünkü bir ülke, bütün vatandaşlarını eşit kabul etmeli, onlara dini inançlarıyla değil, vatandaşlıklarıyla hitap etmelidir.
Ama bir de kadınların bakış açısını düşünelim: Laiklik, aslında dinin ve devletin ayrı ayrı alanlarda var olabilmesiyle, herkesin kendi inancına göre yaşayabilmesini sağladı. Kadınlar için bu, özgürlük ve eşitlik adına çok kıymetli bir şeydi. Çünkü devlet, kimsenin inançlarına karışmadan, herkese eşit fırsatlar sunmaya çalışıyordu.
Laiklik: Erkeklerin Strateji, Kadınların Empati Noktasında
Erkekler, bazen her şeyi basit görmek isteyebilirler. Mesela, laikliği bir “problem çözme” yaklaşımı olarak görebilirler. “Dinle devletin işi ne?” diyebilirler. Duygusal karışıklıkları pek sevmeyen bu yaklaşım, laikliğin felsefi olarak ne kadar pratik olduğunu gösteriyor.
Kadınlar ise durumu biraz daha duygusal ve ilişki odaklı görürler. “Her şeyin bir duygusu vardır,” diyerek, din ve devletin ayrı olmasının, insanlar arasındaki ilişkilerin daha sağlıklı olmasına olanak tanıdığını savunabilirler. Laiklik, dinin devlet işlerine karışmaması, herkesin inancına saygı duyulması gerektiği düşüncesini yaratır. Bütün bireylerin kendini özgür hissetmesi, hatta bazen minik bir gülümseme ile “Bence bu çok önemli!” demek, kadınların bakış açısındaki o empatik duyguyu yansıtır.
Laikliğin Getirdiği Devrimler: “Bir Gülümsesen Olmaz Mı?”
Laikliğin Türkiye’ye getirdiği yeniliklerin başında, eğitimde, sosyal hayatta, kadının toplumdaki rolünde büyük bir değişim vardı. Örneğin, kadınlar birden fazla alanda erkeklerle eşit haklara sahip olmaya başladılar. Evet, belki de bu kararlar ilk etapta biraz radikal görünmüş olabilir, ama zamanla laiklik, Türk toplumunun modernleşmesinin temel taşlarından biri haline geldi. Erkekler için bu, “stratejik bir değişim” gibi görülebilirken, kadınlar için bu bir “özgürlük ve eşitlik” mücadelesiydi.
O yüzden, “Laikliği kim getirdi?” sorusunun cevabı aslında biraz da “Kim neye bakıyor?” sorusuna dönüşüyor. Bir de bu işin eğlenceli kısmı var tabii. Eğer Atatürk olmasaydı, belki de şu an okullarda “Din kültürü ve ahlak bilgisi” dersleri, hepimizin şapkalarını düzgün takmamız için olmazsa olmaz birer kurallara dönüşecekti. Neyse ki, laiklik geldi de bu kurallarla çok daha özgür bir şekilde yüzleşebiliyoruz.
Sonuç: Laiklik, Bir Çözüm, Bir Empati
Laiklik, erkeklerin stratejiyle şekillendirdiği ve kadınların empatiyle içselleştirdiği bir kavramdır. Kim getirdi? Tabii ki Atatürk. Ama bu sorunun cevabını vermek, aslında biraz daha derin bir anlam taşıyor: Laiklik, Türkiye’deki modernleşme hareketinin temel taşlarından biridir. Herkesin özgürce düşünmesi ve yaşam tarzını belirlemesi adına önemli bir adımdır.
Siz de laiklik hakkında ne düşünüyorsunuz? Erkeklerin çözüm odaklı bakış açısı mı, yoksa kadınların empatik yaklaşımı mı daha etkiliydi? Yorumlarınızı bekliyoruz!